Anestezi Yöntemleri ve Anestezi Kararı
Anestezi Çeşitleri
Genel, bölgesel (rejional) ve lokal olmak üzere üç türlü anestezi yöntemi vardır. Her üç yöntemde de bazı ilaçlar kullanılarak his duyusu geçici olarak ortadan kaldırılır. Bu yöntemler ayrı ayrı uygulanabildiği gibi bazı durumlarda birlikte de uygulanabilir.
Genel Anestezi
Bilinç kaybı veya uyku oluşturularak his kaybının sağlandığı bir anestezi yöntemidir. Burada zannedildiği gibi normal bir uyku söz konusu değildir. Anestezi uzmanın bazı ilaçları kullanarak oluşturduğu ve belli düzeyde bir bilinç kaybı sağlayarak ve hastaları o bilinç düzeyde tutarak gerçekleştirdiği bir anestezi yöntemidir. Hastalar arzu edilen bilinç kaybı düzeyinde tutulduğu sürece -ki buna anestezi derinliği denir- hastalar hiçbir şey duymaz, hissetmezler. Bu dönemde tüm yaşam belirtiler de kontrol altında tutulur. Ya ilaçların damar içine verilmesi veya anestezi yapan gaz niteligindeki ilaçların akciğerlere solutulması ile oluşturulur. Genellikle anesteziye damar yolu ile başlanıp solunum yoluyla devam edilir.
Bölgesel Anestezi
Lokal anestezi ilaçları denen ilaçların duyumları beyine Taşıyan ve ana şebeke olan omurilik içine, onun yanı başına veya duyulan ameliyat sahasından omuriliğe taşıyan büyük ya da küçük çaplı sinirlerin geçtiği yollar üzerine, enjekte edilmesi ile oluşan bir anestezi yöntemidir.
Lokal Anestezi
Lokal anestezi ilacının ameliyat yapılacak doku içerisine enjekte edilmesi sonucu o bölgede dağılmış bulunan sinirlerin duyumları iletmesi engellenerek oluşturulan bir anestezi yöntemidir. Daha çok küçük cerrahi işlemler için uygulanır.
Monitörize Anestezi
Diğer bir yöntemdir. Daha çok ameliyat-dışı endoskopik ve radyolojik incelemeler sırasında hastanın rahatsızlık duymasını veya hareket etmesini önlemek amacıyla uygulanır. Bu yöntemde lokal anestezi ilaçları uyuşukluk sağlamak amacıyla, genel anestezi ilaçları düşük dozda sedasyon sağlamak amacıyla bir arada kullanılır. Bu uygulamalarda hasta genel anestezi alacak gibi hazırlanır ve işlem sırasında genel anestezi alıyormuş gibi yakından izlenir.
Anestezi Yönteminin Seçimi
Bütün cerrahi girişimlerinin genel anestezi ile yapmak mümkündür ama lokal anestezi ile yapmak mümkün değildir. Genelde ağız içi girişimleri, boğazda yapılacak olan girişimleri genel anestezi dışında başka bir yöntem ile yapmak tercih edilmez. Bu nedenler ile önce yapılacak cerrahi girişiminin hangi anestezi yöntemi ile mümkün olacağı konusu anestezi yöntemi seçiminde en önemli rolü oynar. Bazı ameliyatları her iki veya üç yöntemle de yapmak mümkündür. Mesela prostat ameliyatı, kasık fıtığı ameliyatı gibi. Bu gibi durumlarda yöntemi belirleyen ikinci faktör anestezi uzmanının tercihidir. Anestezi uzmanı burada kendi deneyimine ve becerisine en yatkın gelen ve hastanın fizik ve sağlık durumuna (kilosu, genetik yapısı, şişman olup olmaması veya diğer hastalıklarının bulunup bulunmaması gibi) en uygun düşen yöntemi tercih etmelidir.
Bunun dışında hastanın arzusu da anestezi yönteminin belirlenmesinde üçüncü faktör olarak göz önünde bulundurulabilir. Eğer engel yok ise ve koşullar hastanın güvenliğini tehlikeye sokmayacak ise hastanın isteğine uygun olarak anestezi yöntemi belirlenebilir. Bir çok hastada anestezi sırasında bilincin açık olmasının daha güvenli olduğu şeklinde yanlış bir kanı vardır. Oysa anestezi riski açısından lokal anestezinin, genel anesteziden daha güvenli olduğu bugüne kadar yapılan çalışmaların hiç birinde ortaya koyulamamış ve ispatlanamamış, hatta bazen zararlı olabileceğine dikkat çekilmiştir. Bu nedenle anestezi yöntemini seçerken hastanın, hatta cerrahın görüşü alınabilir, fakat son sözü anestezi uzmanına bırakmak ve onun kararına uymak daha doğrudur.
Anestezi Uzmanı ve Ameliyat Ortamı Seçimi
Cerrahi bir ekip işidir. Anestezi uzmanı da bu ekibin çok önemli bir üyesidir. Ekip çalışmasının en önemli avantajı ekibin her üyesinin ameliyatın kritik dönemlerinde uzun süre birlikte çalışma sonucu kazandığı "uyum içerisinde çalışma koşullarının" zaman kaybedilmeden sağlanmasıdır. Anestezi uzmanı cerrahın ne zaman ne yapacağını daha önceden bilir, cerrah da anestezi uzmanının kendisine gereken desteği gerektiği zaman vereceğini bilerek işine dikkati dağılmadan devam eder. Böylece anestezi uzmanı cerraha, cerrah da anestezi uzmanına karşı güven duyar. Anestezi uzmanı bu zor durumdan benim cerrahım rahatlıkla çıkar ve cerrah da bu zor ameliyatta benim anestezi uzmanım bana gereken kolaylığı sağlar diyebilmelidir. Bu şekilde oluşan güven duygusu ameliyatların başarısı için son derece önemlidir. Uyum içinde çalışmaktan bu iş birliği ve güven duygusu anlaşılmalıdır.
Genelde hasta hastalığı nedeniyle baş vurduğunda cerrahını seçmiş olur, fakat anestezi uzmanını henüz tanımıyor olabilir. Hasta ameliyattan önce mutlaka anestezi uzmanı ile tanışmalı, konuşmalı ve ekip üyesi olarak uzmanı benimsemelidir. Anestezi uzmanları da hasta ile olan görüşmelerinde hastanın güvenini kazanmaya özen göstermelidir. Endişelerin ve ikilemlerin çoğunun altında güvensizliğin vatlığı unutulmamalıdır.
Benzer bir durum hastane seçimi için de geçerlidir. Ameliyat ekibi daima alıştığı ortamda alıştığı yardımcılar ile ameliyat yapmayı tercih eder. Burada dikkat edilecek en önemli nokta ameliyat yapılacak ameliyathane ortamı hem anestezi hem de cerrahi açısından ileri teknik olanaklara ve donanıma sahip, deneyimli ve işini bilen yardımcı ekibin yer aldığı bir ortam olmalıdır. Hastalar hekim ve ortam seçiminde bu özellikleri bilemediklerinden kendilerince seçim yapmaya kalkmadan önce açıklanmaya çalışılan özellikleri göz önüne almalıdırlar.
Ülkemizde hekim hasta ilişkileri ayrıca 01/12/1998 tarihinde 23420 sayılı Resmi Gazete'' de yayınlanarak yürürlüğe giren "Hasta Hakları Yönetmeliği"nin 7, 9, 15 ve 18. maddeleri ile de düzenlenmiştir. (Ek 1)
SağlıkAlemi
23 Haziran 2011 Perşembe
Anestezide Kullanılan Malzemeler
Anestezide Kullanılan Aletler
Anestezide kullanılan ilaçların bir kısmı anestezi uzmanı tarafından damara yapılan injeksiyon yolu ile, diğer bazıları ise akciğerler yoluyla verilir. Akciğerler yoluyla verilen ilaçlar ve oksijen için anestezi uzmanları anestezi makinelerini kullanırlar.
Anestezi makineleri ve aletleri, anestezi yapan makineler değildirler. Fakat karmaşık yapıları olan aletlerdirler. Üç önemli bölümden oluşurlar. Bunlardan biri gazların karışımını sağlayan sistem, diğeri anestetik maddelerin solunduğu dolanımlı sistem ve bir diğer ise solunumun otomatik olarak sağlandığı solunum makinesidir (ventilatör). Bunlara bir dördüncü bölüm olarak hayati belirtilerin sürekli izlendiği monitör sistemini de eklemek gerekir.
Gaz karışımını sağlayan sistem genelde hastanelerde ameliyathaneye kadar gelen oksijen, azot protoksit ve basınçlı hava borularının çıkış uçlarına anestezi makinelerinin ilgili giriş uçları bağlanarak sağlanır. Bazı durumlarda bu gazlar anestezi makinelerine yerleştirilen tüpler aracılığı ile de sağlanabilir. Bütün gazlar sanayide kullanılan gazlardan çok daha saf ve temizdir. Bu gazlar makine sayesinde tehlikeli sınırlara varmayacak oranlarda karıştırılıp anestezik maddenin bulunduğu özel buharlaşma kabına genelde oksijen ve azot protoksit karışımı olarak gönderilir ve anestezi uzmanı tarafından ayarlanan oranda anestezi buharı eklenerek oluşan karışım akciğerlerden solunmak üzere hastaya gönderilecek hale gelir. Buharlaşma kapları genelde sıvı halde bulunan anestetik ilacın buhar hale gelmesini sağlayan özel aletlerdir. Oksijen ve azotprotoksit karışımı bu aletten geçerken anestezi ilacı ile de karışmış olur.
Anestezi uzmanı, hastasının özelliğine göre hesapladığı miktarda bu gaz karışımını solunmak üzere dolanımlı sisteme yönlendirir. Bu sistem kıvrımlı hortumlardan oluşan, ya hasta yüzüne kapatılan maskeye veya hastanın boğazına yahut soluk borusuna yerleştirilen bir tüpe bağlanır. Bu sistem üzerinde hastadan dönen hava içerisinde bulunan karbon di-oksiti temizleyen kimyasal maddeyi içeren ve adına soda kabı denen bir bölüm daima mevcuttur.
Ventilatör, ayarlandığı şekilde gaz karışımını akciğerlere, onları bir şişirip bir söndürerek gönderen otomatik solunum aletidir. Anestezi uzmanı anestezi makinesi üzerinde gaz akımının miktarını, oksijen konsantrasyonunu, anestetik ilacın konsantrasyonunu, ventilatör üzerinde de her solunum ile alınacak gaz karışımı miktarını ve dakikada yaptırılacak solunum sayısını ayarlar.
Monitörler anestezi uygulamasında son derece önemli aletlerdir. Anestezi uzmanlarının anestezi başladıktan sonra bir şey yapmadığı zannedilir. Oysa ameliyat boyunca anestezi uzmanı son derece meşguldür. Sürekli olarak hastasını, ameliyatı, cerrahı, ameliyat odasında olan biten her şeyi gözler ve değerlendirir. Duruma göre verilecek serum miktarını arttırır veya azaltır, eğer gerekiyorsa başka ilaçlar kullanır. Ameliyatın sonunda da ameliyat sonrası tedavileri planlar, hastasının yoğun bakıma gönderilip gönderilmeyeceğinin planlamasını cerrahi ekip ile tartışır.
Anestezi uzmanı bu değerlendirmelerin çoğunu monitörlerden aldığı bilgileri kullanarak yapar. Bu monitörler hastanın anesteziye ve ameliyata verdiği cevabı yansıtmaktadır. Bu cevabı değerlendirmek amacıyla aşağıdaki belirtiler sürekli monitörler aracılığı ile izlenir:
Nabız sayısı ve ritmi, monitörler üzerinden göğse yerleştirilen elektrotlar aracılığı ile hastanın elektrokardiografisi (EKG) sürekli ekrana yansıtılarak izlenir. Bu izleme ile hem nabız sayısı hem de kalbin herhangi bir rahatsızlığı da izlenmiş olur.
Kan basıncı, kola yerleştirilen manşon aracılığı ile ayarlanan zaman aralıklarında veya atar damara yerleştirilen bir ince plastik iğne aracılığı ile sürekli olarak monitör üzerinden izlenebilir.
Uç damarlara kadar giden kanın taşıdığı oksijen miktarı parmağa takılan ve Pulse oksimetre denen alet sayesinde yine monitör üzerinden izlenir.
Solunum havasındaki karbondioksit miktarı anestezi makinesinin solunum devresine takılan yine benzer bir alet sayesinde monitör üzerinden izlenebilir.
Bunları dışında solunum yeterli mi, akciğerler yeterli olarak havalanıyor mu, hava yollarında bir tıkanıklık var mı, hava yolları basıncı normal mi, hastanın vücut ısısı normal sınırlar içerisinde mi sürekli olarak monitörler yardımı ile ameliyat bozunca izlenir. Bunların yanı sıra bazı ameliyatlarda çıkarılan idrar miktarı, toplar damar basınçları, akciğer atar damar basınçları gibi ileri bulgular da izlenebilir. Anestezi makinelerinde var olan alarm sistemleri sayesinde anestezi devrelerinin ayrılması, katlanması, gaz boru sisteminde basınçların düşmesi veya gazın tükenmesi, hava yolları basınçlarının değişmesi gibi teknik aksaklıklardan da anında anestezi uzmanı haberdar olur ve alarm sistemlerinin uyarısı doğrultusunda aksaklıkları hemen düzeltir. Hastanın yeterli derecede anestezi altında olup olmadığı da anestezi uzmanı tarafından izlenerek, anestezinin yetersiz sınırda kalması veya tam tersine gereğinden fazla derinleşmesi önlenir.
Anestezide kullanılan ilaçların bir kısmı anestezi uzmanı tarafından damara yapılan injeksiyon yolu ile, diğer bazıları ise akciğerler yoluyla verilir. Akciğerler yoluyla verilen ilaçlar ve oksijen için anestezi uzmanları anestezi makinelerini kullanırlar.
Anestezi makineleri ve aletleri, anestezi yapan makineler değildirler. Fakat karmaşık yapıları olan aletlerdirler. Üç önemli bölümden oluşurlar. Bunlardan biri gazların karışımını sağlayan sistem, diğeri anestetik maddelerin solunduğu dolanımlı sistem ve bir diğer ise solunumun otomatik olarak sağlandığı solunum makinesidir (ventilatör). Bunlara bir dördüncü bölüm olarak hayati belirtilerin sürekli izlendiği monitör sistemini de eklemek gerekir.
Gaz karışımını sağlayan sistem genelde hastanelerde ameliyathaneye kadar gelen oksijen, azot protoksit ve basınçlı hava borularının çıkış uçlarına anestezi makinelerinin ilgili giriş uçları bağlanarak sağlanır. Bazı durumlarda bu gazlar anestezi makinelerine yerleştirilen tüpler aracılığı ile de sağlanabilir. Bütün gazlar sanayide kullanılan gazlardan çok daha saf ve temizdir. Bu gazlar makine sayesinde tehlikeli sınırlara varmayacak oranlarda karıştırılıp anestezik maddenin bulunduğu özel buharlaşma kabına genelde oksijen ve azot protoksit karışımı olarak gönderilir ve anestezi uzmanı tarafından ayarlanan oranda anestezi buharı eklenerek oluşan karışım akciğerlerden solunmak üzere hastaya gönderilecek hale gelir. Buharlaşma kapları genelde sıvı halde bulunan anestetik ilacın buhar hale gelmesini sağlayan özel aletlerdir. Oksijen ve azotprotoksit karışımı bu aletten geçerken anestezi ilacı ile de karışmış olur.
Anestezi uzmanı, hastasının özelliğine göre hesapladığı miktarda bu gaz karışımını solunmak üzere dolanımlı sisteme yönlendirir. Bu sistem kıvrımlı hortumlardan oluşan, ya hasta yüzüne kapatılan maskeye veya hastanın boğazına yahut soluk borusuna yerleştirilen bir tüpe bağlanır. Bu sistem üzerinde hastadan dönen hava içerisinde bulunan karbon di-oksiti temizleyen kimyasal maddeyi içeren ve adına soda kabı denen bir bölüm daima mevcuttur.
Ventilatör, ayarlandığı şekilde gaz karışımını akciğerlere, onları bir şişirip bir söndürerek gönderen otomatik solunum aletidir. Anestezi uzmanı anestezi makinesi üzerinde gaz akımının miktarını, oksijen konsantrasyonunu, anestetik ilacın konsantrasyonunu, ventilatör üzerinde de her solunum ile alınacak gaz karışımı miktarını ve dakikada yaptırılacak solunum sayısını ayarlar.
Monitörler anestezi uygulamasında son derece önemli aletlerdir. Anestezi uzmanlarının anestezi başladıktan sonra bir şey yapmadığı zannedilir. Oysa ameliyat boyunca anestezi uzmanı son derece meşguldür. Sürekli olarak hastasını, ameliyatı, cerrahı, ameliyat odasında olan biten her şeyi gözler ve değerlendirir. Duruma göre verilecek serum miktarını arttırır veya azaltır, eğer gerekiyorsa başka ilaçlar kullanır. Ameliyatın sonunda da ameliyat sonrası tedavileri planlar, hastasının yoğun bakıma gönderilip gönderilmeyeceğinin planlamasını cerrahi ekip ile tartışır.
Anestezi uzmanı bu değerlendirmelerin çoğunu monitörlerden aldığı bilgileri kullanarak yapar. Bu monitörler hastanın anesteziye ve ameliyata verdiği cevabı yansıtmaktadır. Bu cevabı değerlendirmek amacıyla aşağıdaki belirtiler sürekli monitörler aracılığı ile izlenir:
Nabız sayısı ve ritmi, monitörler üzerinden göğse yerleştirilen elektrotlar aracılığı ile hastanın elektrokardiografisi (EKG) sürekli ekrana yansıtılarak izlenir. Bu izleme ile hem nabız sayısı hem de kalbin herhangi bir rahatsızlığı da izlenmiş olur.
Kan basıncı, kola yerleştirilen manşon aracılığı ile ayarlanan zaman aralıklarında veya atar damara yerleştirilen bir ince plastik iğne aracılığı ile sürekli olarak monitör üzerinden izlenebilir.
Uç damarlara kadar giden kanın taşıdığı oksijen miktarı parmağa takılan ve Pulse oksimetre denen alet sayesinde yine monitör üzerinden izlenir.
Solunum havasındaki karbondioksit miktarı anestezi makinesinin solunum devresine takılan yine benzer bir alet sayesinde monitör üzerinden izlenebilir.
Bunları dışında solunum yeterli mi, akciğerler yeterli olarak havalanıyor mu, hava yollarında bir tıkanıklık var mı, hava yolları basıncı normal mi, hastanın vücut ısısı normal sınırlar içerisinde mi sürekli olarak monitörler yardımı ile ameliyat bozunca izlenir. Bunların yanı sıra bazı ameliyatlarda çıkarılan idrar miktarı, toplar damar basınçları, akciğer atar damar basınçları gibi ileri bulgular da izlenebilir. Anestezi makinelerinde var olan alarm sistemleri sayesinde anestezi devrelerinin ayrılması, katlanması, gaz boru sisteminde basınçların düşmesi veya gazın tükenmesi, hava yolları basınçlarının değişmesi gibi teknik aksaklıklardan da anında anestezi uzmanı haberdar olur ve alarm sistemlerinin uyarısı doğrultusunda aksaklıkları hemen düzeltir. Hastanın yeterli derecede anestezi altında olup olmadığı da anestezi uzmanı tarafından izlenerek, anestezinin yetersiz sınırda kalması veya tam tersine gereğinden fazla derinleşmesi önlenir.
Anestezi İlaçları ve Kremi Hakkında
Anestezi İlaçları ve Kremi
Bir çok hasta anesteziyi uykuyu başlatan bir ilacın verilmesinden ibaret zanneder; anestezi uzmanının rolünün ne olduğunu bilemez ve ameliyat süresince uykuda olduğu için fark edemez. Oysa uykuyu başlatan ilacın dışında değişik amaçlar için ortalama on ve daha üzeri sayıda ilaç anestezi sırasında kullanılabilir.
Anestezide Kullanılan İlaçlar
Genel anestezi için başlıca dört grup ilaç kullanılır.
Başlangıç (indüksiyon) ilaçları: Bu ilaçlar genellikle damar yolu ile verilen ve kısa sürede bilinç kaybına yol açan, beraberinde uyku oluşturan ilaçlardır. Etkileri kısa sürer. Bu nedenle sadece başlangıçta kullanılır.
Anestezi ilaç
Ağrı kesiciler (analjezikler): Daha çok morfin türevi veya sentetik yapıda morfin benzeri olan ve kuvvetli ağrı kesici etki sağlayan ilaçlardır. Anestezi sırasında küçük dozlarda kullanıldığında anestezi ilaçlarının etkilerini arttırır. Böylece daha az anestezi ilacı kullanılmasını sağlar. Ameliyat ağrısını önlemeye yardımcı olur. Bu ilaçlar ameliyat sonrası dönemde de aynı amaçla sıklıkla kullanılır.
Adale gevşeticiler: Bu ilaçlar ameliyat alanı içinde yer alan güçlü adalelerin dirençlerini ortadan kaldırır. Böylece daha küçük keşi ile daha geniş ameliyat alanı sağlanır. Cerrahın çalışması bu sayede daha rahat ve daha kolay olur. İndiksiyon döneminde ses tellerinin gevşemesini sağlar ve ses telleri arasından solunum tüpünün geçirilip solunum borusuna kolayca yerleştirilmesine imkan verir.
İnhalasyon ajanları: Bu ilaçlar ameliyat süresince hastayı uykuda tutan ve solunum yolu ile hastaya verilerek kullanılan ilaçlardır. Mesela eter 'böyle bir ilaçtır. Bugün eterden daha kısa sürede etkileri başlayan ve ondan daha kısa sürede etkileri sona eren birçok anestezi ilacı yaygın olarak kullanılmaktadır. Saklanma koşullarında sıvı olan bu ilaçlan kullanmak için anestezi makinelerine gereksinim vardır.
Lokal anestezi uygulamalarında kısaca tanıtılan dört grubun dışında tamamen farklı etkileri olan Lokal anestezi ilaçları kullanılır.
Lokal anestetikler: Bu ilaçlar ameliyat edilen bölgenin siniri veya sinir grupları etrafına iğneyle verilerek sinirlerin omuriliğe ve beyine uyaran göndermelerini engellerler.
Bunların dışında bulantı-kusmayı ve ameliyathaneye giriş-çıkış sırasında görülenlerin hatırlanmasını önleyen, yani kısa süreli hafıza kaybı yapan, yerine göre solunumu, hava Yollarım rahatlatan, nabız düzensizliği varsa önleyen, bazı ilaçların devam eden zararlı etkilerini ortadan kaldıran veya bunların dışında görülen lüzum üzerine kullanılan ilaçlar vardır. İlaçların dışında ameliyatlar sırasında ya damar yolunu açık tutmak veya kaybolan kan ve vücut sıvılarını yerine koymak amacı ile değişik içerikli sıvılar da kullanılır.
Bir çok hasta anesteziyi uykuyu başlatan bir ilacın verilmesinden ibaret zanneder; anestezi uzmanının rolünün ne olduğunu bilemez ve ameliyat süresince uykuda olduğu için fark edemez. Oysa uykuyu başlatan ilacın dışında değişik amaçlar için ortalama on ve daha üzeri sayıda ilaç anestezi sırasında kullanılabilir.
Anestezide Kullanılan İlaçlar
Genel anestezi için başlıca dört grup ilaç kullanılır.
Başlangıç (indüksiyon) ilaçları: Bu ilaçlar genellikle damar yolu ile verilen ve kısa sürede bilinç kaybına yol açan, beraberinde uyku oluşturan ilaçlardır. Etkileri kısa sürer. Bu nedenle sadece başlangıçta kullanılır.
Anestezi ilaç
Ağrı kesiciler (analjezikler): Daha çok morfin türevi veya sentetik yapıda morfin benzeri olan ve kuvvetli ağrı kesici etki sağlayan ilaçlardır. Anestezi sırasında küçük dozlarda kullanıldığında anestezi ilaçlarının etkilerini arttırır. Böylece daha az anestezi ilacı kullanılmasını sağlar. Ameliyat ağrısını önlemeye yardımcı olur. Bu ilaçlar ameliyat sonrası dönemde de aynı amaçla sıklıkla kullanılır.
Adale gevşeticiler: Bu ilaçlar ameliyat alanı içinde yer alan güçlü adalelerin dirençlerini ortadan kaldırır. Böylece daha küçük keşi ile daha geniş ameliyat alanı sağlanır. Cerrahın çalışması bu sayede daha rahat ve daha kolay olur. İndiksiyon döneminde ses tellerinin gevşemesini sağlar ve ses telleri arasından solunum tüpünün geçirilip solunum borusuna kolayca yerleştirilmesine imkan verir.
İnhalasyon ajanları: Bu ilaçlar ameliyat süresince hastayı uykuda tutan ve solunum yolu ile hastaya verilerek kullanılan ilaçlardır. Mesela eter 'böyle bir ilaçtır. Bugün eterden daha kısa sürede etkileri başlayan ve ondan daha kısa sürede etkileri sona eren birçok anestezi ilacı yaygın olarak kullanılmaktadır. Saklanma koşullarında sıvı olan bu ilaçlan kullanmak için anestezi makinelerine gereksinim vardır.
Lokal anestezi uygulamalarında kısaca tanıtılan dört grubun dışında tamamen farklı etkileri olan Lokal anestezi ilaçları kullanılır.
Lokal anestetikler: Bu ilaçlar ameliyat edilen bölgenin siniri veya sinir grupları etrafına iğneyle verilerek sinirlerin omuriliğe ve beyine uyaran göndermelerini engellerler.
Bunların dışında bulantı-kusmayı ve ameliyathaneye giriş-çıkış sırasında görülenlerin hatırlanmasını önleyen, yani kısa süreli hafıza kaybı yapan, yerine göre solunumu, hava Yollarım rahatlatan, nabız düzensizliği varsa önleyen, bazı ilaçların devam eden zararlı etkilerini ortadan kaldıran veya bunların dışında görülen lüzum üzerine kullanılan ilaçlar vardır. İlaçların dışında ameliyatlar sırasında ya damar yolunu açık tutmak veya kaybolan kan ve vücut sıvılarını yerine koymak amacı ile değişik içerikli sıvılar da kullanılır.
Anestezi Güvenli Midir, Anestezi Riskli Midir?
Anestezi Güvenli Midir, Anestezi Riskli Midir?
Güvenlik; tehlikelere karşı korunmak, kazalardan uzak kalabilmek olarak tanımlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında anlatılan bir takım eski hikayelere rağmen modern anestezi gerçekten güvenlidir. Anestezi 1980'li yıllardan itibaren kendisi ile yüzleşmiş, kendi kendini sorgulamış, sonunda anestezide güvenliği sağlayan sistemi geliştirebilmiştir. Sistemin ana dayanağını güvenlik kültürü oluşturmaktadır. Güvenlik kültürü aslında tehlikelere karşı alınması gereken önlemler paketidir. Örneğin elektriğin çarptığını öğrendiğinizde, çarpılmamak için hangi önlemleri alacağınızı saptayabilirsiniz. Patlayıcı gazlara karşı alarm sistemleri geliştirebilirsiniz. Trafik kazalarına karşı trafik kurallarını saptarsınız. Bütün bu önlemler güvenlik kültürünün sonucu olarak belirlenmiştir. Kendisi ile yüzleşmesini takiben anestezi de hikayelere konu olan sebepleri saptamış ve olaylara karşı ciddi önlemler paketini ortaya koymuştur. İşte bu nedenlerle anestezi günümüzde eskiye oranla çok ama çok güvenlidir. (düşük akımlı anestezi)
Güvenliğin en açık delili eski uygulamalar ile modern anestezi uygulamaları arasındaki ölüm oranlarına ait farktır. 50'li yıllarda anesteziye ait ölüm oranı yaklaşık 1500 anestezi uygulaması başına 1 iken bu oran bugün 250 000 anestezi uygulaması başına l'e inmiştir. 250 000'de bir olasılık aslında yolda yürürken başınıza saksı düşme olasılığı ile neredeyse aynı belki de ondan bile azdır. Hiç kimse başına saksı düşecek diye sokağa çıkmamazlık etmiyor. Arzulanan, anestezi ölüm oranının sıfır olmasıdır. Bunun başarılıp başarılamayacağı henüz bilinmiyor. Anesteziyi bir yana bırakırsak hangi hastalık için risk sıfırdır diyebiliriz. Grip. nezle gibi basit kabul edilen hastalıkların bile nereden baksanız anesteziye yakın ölüm riski taşıdığı görülür. Bu nedenle geçmiş dönemlerden günümüze ulaşan fakat anlamını bugün için kaybetmiş olan hikayelerin etkisi altında kalarak anestezi riskini olduğundan daha fazla abartmak, bu yüzden ameliyat olmaktan korkmak ve kaçmak doğru değildir.
Anesteziyi Güvenli Yapan Nitelikler
Anasteziyi güvenli kılan birçok faktör vardır. Aneztezinin nasıl güvenli hale geldiğini anlayabilmek için önce ameliyatlarda nelerin riski arttırdığını bilmek yerinde olur. Anestezi açısından risk faktörleri 2 gruba ayrılır.
1- Hastaya Ait Risk Faktörleri: Hastaların sağlıklı veya hastalıklı yapıya sahip olup olmadıkları önemli bir risk faktörüdür. Ameliyat nedeni olan hastalıklar ayrıca değerlendirilmek üzere bir yana bırakılırsa ameliyat önerilen hastalar Amerikan Anestezi derneği tarafından taşıdıkları risklere göre gruplandırılmışlardır. ASA sınıflaması denen bu gruplamaya göre hastalar aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır:
ASA I grubu hastalar; Ameliyat gerektiren hastalığın dışında hiçbir hastalığı olamayan hastalar grubudur. Örneğin 20 yaşlarında sportmen yapılı olup kırık ameliyatı geçirecek bir hasta bu gruba girer. Risk açısından en hafif grubu oluştururlar.
ASA II grubu hastalar; Ameliyat gerektiren hastalığın yanı sıra hafif derecede başka hastalıkları olan hastalar grubudur. Örneğin ameliyat sebebi olan hastalığın yanı sıra hipertansiyon, diyabet, koroner yetersizliği, astım, allerji, geçirilmiş felç, geçirilmiş infarktüs, romatizma, vb. hastalıkları bulunan hastalar bu gruba girer. Bir önceki gruba göre daha riskli hastalardır.
ASA III grubu hastalar; Ameliyat gerektiren hastalığın yanı sıra orta derecede bir önce sayılan hastalıkları olan hastalar. Ağır risk grubunu oluştururlar.
ASA IV grubu hastalar; eşlik eden hastalıkları yetersizlik sınırına yaklaşacak kadar ciddi olan hastalar bu gruba girer. Anestezi açısından daha ağır risk grubunu oluştururlar.
ASA V grubu hastalar; eşlik eden hastalıkları yetersizlik sınırını geçmiş olup sağlıkları açısından ciddi sorunları olan ve ameliyat edilse de edilmese de 24 saatten daha fazla yaşma ümidi bulunmayan hastalar bu gruba girer. Anestezi açısından bir önceki gruptan daha da ağır risk grubunu oluşturur.
ASA E (Emergency) grubu hastalar; her durumda acil olarak ameliyat edilmek zorunda kalınan hastalar olup en ağır risk grubu hastaları oluştururlar.
Bu sınıflamanın dışında ayrıca yaş, şişmanlık, aşırı şişmanlık sigara, alkol alışkanlıkları, anatomik bozukluklar, (kamburluk, boyun eklemlerinin kireçlenmesi, alt ve üst çene bozuklukları damak, dudak yarıkları), ilaç ve Çin tıbbı adı altında son zamanlarda kullanımı giderek artan ve bitkilerden elde edilen maddelerin kullanılması ayrıca ek risk oluştururlar.
ASA sınıflamasında ağır risk grubunda yer alan birçok hasta anestezi alıp ameliyat olmakta ve sağlıklarına kavuşmaktadırlar. Çünkü günümüzde anestezi tek bir yöntem uygulamamaktadır. Genel anestezi veya bölgesel anestezi kendi içerisinde farklı anestezi yöntemleri içerir. Böylece anestezi uzmanı hastanın durumu ile bağdaşabilen en uygun anestezi yöntemini belirleyip uygulama olanağına sahiptir. Ayrıca hastaların bu sınıflamada durumlarının belirlenmesi anestezi uzmanına doğabilecek problemlerin neler olabileceği, bu problemlerin anestezinin hangi safhasında ortaya çıkabileceği hakkında fikir verir. Anestezi uzmanı böylece problemleri belirleyerek gerekli önlemleri alır ve riski azaltmaya çalışır. Örneğin son zamanlarda bitkilerden elde edilen bazı doğal maddeler sağlık açısından yararlı kabul edilip yaygın olarak kullanılmaktadır. Oysa bu maddelerin bazıları anestezi açısından sakıncalıdır. (anestezi fragman)
Bu durumda ilaçlar ameliyattan belli bir süre önce kesilerek bu ilaçların kullanılmasının yaratacağı sorunlara bağlı risk faktörleri ortadan kaldırılmış olur. Açıkça anlaşılacağı gibi birçok risk faktörü önlemler alınarak ortadan kaldırılır. Bunun tek şartı anestezi uzmanının olaydan haberdar olmasıdır. Hastalar ile ilgili risk faktörlerinin ortadan kaldınlabilmesinin en önemli şartı hastanın hiçbir şeyi ihmal etmeden anestezi uzmanına anlatmasıdır. Buradan çıkarılacak diğer önemli bir sonuç, hastaların ameliyat masasına yatmadan yeterli bir süre önce mutlaka anestezi uzmanı ile karşılaşmalarının ne kadar önemli olduğu gerçeğidir.
2- Anesteziye Ait Risk Faktörleri: Her tıbbi girişim bir risk taşır. Örneğin damara, kalçaya iğne yapmak, serum vermek, ilaç içmek, endoskopik inceleme yaptırmak, ameliyat olmak vs. Anestezi de bir tıbbı girişim olduğuna göre onun da bir riski elbette ki vardır.
Anestezi güvenliğini sarsan ve anestezi açısından risk oluşturan birçok sebep sayılabilir. Bunlar arasında anesteziyi anestezi uzmanının verip vermediği ilk sırada yer alır. Çünkü anestezide kullanılan ilaçlar tıbbın en ağır ve riskli ilaç grubunu oluşturur. Öte yandan anestezi verilirken bugün ileri teknolojiyi içeren anestezi makineleri, otomatik solunum aletleri, yaşamsal belirtileri izleyen gelişmiş aletler yani monitörler kullanılır. Gerek anestezi ilaçlarının gerekse aletlerin bu konuda özel eğitim almış ehil kimseler yani anestezi uzmanları tarafından kullanılması gereklidir. Anestezi uzmanı ameliyat boyunca hastaların nabız, tansiyon, solunum, ısı gibi bulgularını yakından izler. Hastada, anestezi alet ve ilaçlarından veya ameliyattan kaynaklanan bir sorun ortaya çıktığında yakından izleme sayesinde olayı derhal fark eder ve vakit kaybetmeden düzeltir. Bu gibi durumlarda ne yapılacağını ve sorunun nasıl giderileceğini en iyi anestezi uzmanı bilir. Bu nedenlerle anestezi riskini azaltan en önemli faktör anestezinin uzman hekim tarafından veya onun denetimi altında verilmesidir.
Diğer önemli bir faktör, anestezinin verildiği ortam ve bu ortama ait özelliklerdir. Kural olarak anestezi, gü-venlilik açısından ameliyathane koşullarını içeren ortamlarda verilmelidir.
Ameliyathaneler güvenlik açısından birçok ileri olanaklara, gelişmiş teknik donanıma sahip ortamlardır. Buradan yola çıkarak günümüzde anestezi verilecek ortamın asgari koşullarının neler olması gerektiği ile ilgili kurallar belirlenmiş, standartlar ortaya koyulmuştur. Bu standartları içermek koşulu ile anestezi ameliyathane dışında da verilebilir. Aslında bu kural ve standartlar anestezinin hangi ortamlarda verilemeyeceğini belirleyen ve yasaklayan kurallardır. Yani asgari güvenlik koşullarını sağlamayan poliklinik revir, muayenehane gibi ortamlarda anestezi verilmemelidir.
Günümüzde anestezide kullanılan ilaçlar konusunda da önemli gelişmeler olmuştur. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar anestezide eter veya kloroform gibi tek bir ilaç kullanılmıştır. Eter ve benzeri tek bir ilaç ile anestezi oluşturmak için o ilaçtan çok fazla kullanmak gerekir. Solunum yoluyla alınan bu ilaçların özellikle kalp ve dolaşım sistemi üzerinde ciddi olumsuz etkileri vardır. Hastaların anesteziden uyanmaları bu ilaçlar kullanılırsa çok uzun sürer ve bulantı-kusma gibi istenmeyen rahatsızlıklara sebep olurlar. (anestezi kremi)
40'lı yıllardan sonra bir çok yeni anestezi ilaçları elde edilmiştir. Bu ilaçlar daha kısa etkili daha güçlü ilaçlardır. Böylece daha az dozlar kullanarak anestezi sağlamak mümkün olmuştur. Doz az olunca ilaca bağlı yan etkilerin görülmesi olasılığı çok azalır. Yeni ilaçların kısa etkili olmaları bu ilaçların bir arada kullanılmasına ve böylece dozlarda azalma sağlanırken daha güçlü anestetik etki elde edilmesine olanak sağlamıştır. Bugün dengeli anestezi yöntemi olarak adlandırılan bu yöntem anestezi uzmanına hastanın sağlık durumuna göre en uygun ilaçları ve dozları seçme olanağı sağlamıştır. Böylece aşırı miktarda ilaç verme zorunluluğu ortadan kalkmıştır.
70'li yıllardan sonra anestezi sırasında yeni aletler kullanılmaya başlanmıştır. Bu aletler kullanıma girinceye kadar anestezi altındaki hastalar elle nabız sayılarak ve gerektiğinde stetoskop ile kalp sesleri dinlenerek kontrol edilirdi. Şimdi kullanılan ve monitör denilen aletler ile hastaların EKG bulguları, kalp atım sayıları, nabız sayıları, vücut ısıları, kan oksijen ve karbondioksit değerleri, verilen anestezi ilacının akciğerlerdeki miktarları ve daha başka hayati açıdan önem taşıyan bulguları sürekli izlenmektedir. Böylece o zamana kadar adeta gözü kapalı olarak verilen anestezi şimdi gözü açık verilir hale gelmiştir.
Uyanma odaları anestezinin günümüzde daha güvenli hale gelmesini sağlayan diğer önemli bir faktördür. Hastanın uyanması ve ameliyat masasından kalkması ile anestezi sona ermez. Hastaların servislere geri gön-derilebilmesi için anestezide kullanılan ilaçların tehlikeli etkilerinden tamamen arınmış olmaları gerekir. İlaçlar ne kadar kısa etkili de olsalar zararsız hale gelebilmeleri için belli bir zamana gereksinim vardır. Bu zaman uyanma odaları denen ve ameliyathanelerin olduğu mekanda oluşturulan bir yerde hastaların bir süre bekletilmeleri ile sağlanır. Hastalar uyanma odalarında yine yakından izlenir, tamamen kendilerine gelmeleri sağlanır, ağrı kesici tedavi planlanır, başlatılır ve ondan sonra servislere gönderilir. Böylece erken dönemde ortaya çıkabilecek yan etkilerin gözden kaçması önlenmiş olur.
Güvenlik; tehlikelere karşı korunmak, kazalardan uzak kalabilmek olarak tanımlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında anlatılan bir takım eski hikayelere rağmen modern anestezi gerçekten güvenlidir. Anestezi 1980'li yıllardan itibaren kendisi ile yüzleşmiş, kendi kendini sorgulamış, sonunda anestezide güvenliği sağlayan sistemi geliştirebilmiştir. Sistemin ana dayanağını güvenlik kültürü oluşturmaktadır. Güvenlik kültürü aslında tehlikelere karşı alınması gereken önlemler paketidir. Örneğin elektriğin çarptığını öğrendiğinizde, çarpılmamak için hangi önlemleri alacağınızı saptayabilirsiniz. Patlayıcı gazlara karşı alarm sistemleri geliştirebilirsiniz. Trafik kazalarına karşı trafik kurallarını saptarsınız. Bütün bu önlemler güvenlik kültürünün sonucu olarak belirlenmiştir. Kendisi ile yüzleşmesini takiben anestezi de hikayelere konu olan sebepleri saptamış ve olaylara karşı ciddi önlemler paketini ortaya koymuştur. İşte bu nedenlerle anestezi günümüzde eskiye oranla çok ama çok güvenlidir. (düşük akımlı anestezi)
Güvenliğin en açık delili eski uygulamalar ile modern anestezi uygulamaları arasındaki ölüm oranlarına ait farktır. 50'li yıllarda anesteziye ait ölüm oranı yaklaşık 1500 anestezi uygulaması başına 1 iken bu oran bugün 250 000 anestezi uygulaması başına l'e inmiştir. 250 000'de bir olasılık aslında yolda yürürken başınıza saksı düşme olasılığı ile neredeyse aynı belki de ondan bile azdır. Hiç kimse başına saksı düşecek diye sokağa çıkmamazlık etmiyor. Arzulanan, anestezi ölüm oranının sıfır olmasıdır. Bunun başarılıp başarılamayacağı henüz bilinmiyor. Anesteziyi bir yana bırakırsak hangi hastalık için risk sıfırdır diyebiliriz. Grip. nezle gibi basit kabul edilen hastalıkların bile nereden baksanız anesteziye yakın ölüm riski taşıdığı görülür. Bu nedenle geçmiş dönemlerden günümüze ulaşan fakat anlamını bugün için kaybetmiş olan hikayelerin etkisi altında kalarak anestezi riskini olduğundan daha fazla abartmak, bu yüzden ameliyat olmaktan korkmak ve kaçmak doğru değildir.
Anesteziyi Güvenli Yapan Nitelikler
Anasteziyi güvenli kılan birçok faktör vardır. Aneztezinin nasıl güvenli hale geldiğini anlayabilmek için önce ameliyatlarda nelerin riski arttırdığını bilmek yerinde olur. Anestezi açısından risk faktörleri 2 gruba ayrılır.
1- Hastaya Ait Risk Faktörleri: Hastaların sağlıklı veya hastalıklı yapıya sahip olup olmadıkları önemli bir risk faktörüdür. Ameliyat nedeni olan hastalıklar ayrıca değerlendirilmek üzere bir yana bırakılırsa ameliyat önerilen hastalar Amerikan Anestezi derneği tarafından taşıdıkları risklere göre gruplandırılmışlardır. ASA sınıflaması denen bu gruplamaya göre hastalar aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır:
ASA I grubu hastalar; Ameliyat gerektiren hastalığın dışında hiçbir hastalığı olamayan hastalar grubudur. Örneğin 20 yaşlarında sportmen yapılı olup kırık ameliyatı geçirecek bir hasta bu gruba girer. Risk açısından en hafif grubu oluştururlar.
ASA II grubu hastalar; Ameliyat gerektiren hastalığın yanı sıra hafif derecede başka hastalıkları olan hastalar grubudur. Örneğin ameliyat sebebi olan hastalığın yanı sıra hipertansiyon, diyabet, koroner yetersizliği, astım, allerji, geçirilmiş felç, geçirilmiş infarktüs, romatizma, vb. hastalıkları bulunan hastalar bu gruba girer. Bir önceki gruba göre daha riskli hastalardır.
ASA III grubu hastalar; Ameliyat gerektiren hastalığın yanı sıra orta derecede bir önce sayılan hastalıkları olan hastalar. Ağır risk grubunu oluştururlar.
ASA IV grubu hastalar; eşlik eden hastalıkları yetersizlik sınırına yaklaşacak kadar ciddi olan hastalar bu gruba girer. Anestezi açısından daha ağır risk grubunu oluştururlar.
ASA V grubu hastalar; eşlik eden hastalıkları yetersizlik sınırını geçmiş olup sağlıkları açısından ciddi sorunları olan ve ameliyat edilse de edilmese de 24 saatten daha fazla yaşma ümidi bulunmayan hastalar bu gruba girer. Anestezi açısından bir önceki gruptan daha da ağır risk grubunu oluşturur.
ASA E (Emergency) grubu hastalar; her durumda acil olarak ameliyat edilmek zorunda kalınan hastalar olup en ağır risk grubu hastaları oluştururlar.
Bu sınıflamanın dışında ayrıca yaş, şişmanlık, aşırı şişmanlık sigara, alkol alışkanlıkları, anatomik bozukluklar, (kamburluk, boyun eklemlerinin kireçlenmesi, alt ve üst çene bozuklukları damak, dudak yarıkları), ilaç ve Çin tıbbı adı altında son zamanlarda kullanımı giderek artan ve bitkilerden elde edilen maddelerin kullanılması ayrıca ek risk oluştururlar.
ASA sınıflamasında ağır risk grubunda yer alan birçok hasta anestezi alıp ameliyat olmakta ve sağlıklarına kavuşmaktadırlar. Çünkü günümüzde anestezi tek bir yöntem uygulamamaktadır. Genel anestezi veya bölgesel anestezi kendi içerisinde farklı anestezi yöntemleri içerir. Böylece anestezi uzmanı hastanın durumu ile bağdaşabilen en uygun anestezi yöntemini belirleyip uygulama olanağına sahiptir. Ayrıca hastaların bu sınıflamada durumlarının belirlenmesi anestezi uzmanına doğabilecek problemlerin neler olabileceği, bu problemlerin anestezinin hangi safhasında ortaya çıkabileceği hakkında fikir verir. Anestezi uzmanı böylece problemleri belirleyerek gerekli önlemleri alır ve riski azaltmaya çalışır. Örneğin son zamanlarda bitkilerden elde edilen bazı doğal maddeler sağlık açısından yararlı kabul edilip yaygın olarak kullanılmaktadır. Oysa bu maddelerin bazıları anestezi açısından sakıncalıdır. (anestezi fragman)
Bu durumda ilaçlar ameliyattan belli bir süre önce kesilerek bu ilaçların kullanılmasının yaratacağı sorunlara bağlı risk faktörleri ortadan kaldırılmış olur. Açıkça anlaşılacağı gibi birçok risk faktörü önlemler alınarak ortadan kaldırılır. Bunun tek şartı anestezi uzmanının olaydan haberdar olmasıdır. Hastalar ile ilgili risk faktörlerinin ortadan kaldınlabilmesinin en önemli şartı hastanın hiçbir şeyi ihmal etmeden anestezi uzmanına anlatmasıdır. Buradan çıkarılacak diğer önemli bir sonuç, hastaların ameliyat masasına yatmadan yeterli bir süre önce mutlaka anestezi uzmanı ile karşılaşmalarının ne kadar önemli olduğu gerçeğidir.
2- Anesteziye Ait Risk Faktörleri: Her tıbbi girişim bir risk taşır. Örneğin damara, kalçaya iğne yapmak, serum vermek, ilaç içmek, endoskopik inceleme yaptırmak, ameliyat olmak vs. Anestezi de bir tıbbı girişim olduğuna göre onun da bir riski elbette ki vardır.
Anestezi güvenliğini sarsan ve anestezi açısından risk oluşturan birçok sebep sayılabilir. Bunlar arasında anesteziyi anestezi uzmanının verip vermediği ilk sırada yer alır. Çünkü anestezide kullanılan ilaçlar tıbbın en ağır ve riskli ilaç grubunu oluşturur. Öte yandan anestezi verilirken bugün ileri teknolojiyi içeren anestezi makineleri, otomatik solunum aletleri, yaşamsal belirtileri izleyen gelişmiş aletler yani monitörler kullanılır. Gerek anestezi ilaçlarının gerekse aletlerin bu konuda özel eğitim almış ehil kimseler yani anestezi uzmanları tarafından kullanılması gereklidir. Anestezi uzmanı ameliyat boyunca hastaların nabız, tansiyon, solunum, ısı gibi bulgularını yakından izler. Hastada, anestezi alet ve ilaçlarından veya ameliyattan kaynaklanan bir sorun ortaya çıktığında yakından izleme sayesinde olayı derhal fark eder ve vakit kaybetmeden düzeltir. Bu gibi durumlarda ne yapılacağını ve sorunun nasıl giderileceğini en iyi anestezi uzmanı bilir. Bu nedenlerle anestezi riskini azaltan en önemli faktör anestezinin uzman hekim tarafından veya onun denetimi altında verilmesidir.
Diğer önemli bir faktör, anestezinin verildiği ortam ve bu ortama ait özelliklerdir. Kural olarak anestezi, gü-venlilik açısından ameliyathane koşullarını içeren ortamlarda verilmelidir.
Ameliyathaneler güvenlik açısından birçok ileri olanaklara, gelişmiş teknik donanıma sahip ortamlardır. Buradan yola çıkarak günümüzde anestezi verilecek ortamın asgari koşullarının neler olması gerektiği ile ilgili kurallar belirlenmiş, standartlar ortaya koyulmuştur. Bu standartları içermek koşulu ile anestezi ameliyathane dışında da verilebilir. Aslında bu kural ve standartlar anestezinin hangi ortamlarda verilemeyeceğini belirleyen ve yasaklayan kurallardır. Yani asgari güvenlik koşullarını sağlamayan poliklinik revir, muayenehane gibi ortamlarda anestezi verilmemelidir.
Günümüzde anestezide kullanılan ilaçlar konusunda da önemli gelişmeler olmuştur. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar anestezide eter veya kloroform gibi tek bir ilaç kullanılmıştır. Eter ve benzeri tek bir ilaç ile anestezi oluşturmak için o ilaçtan çok fazla kullanmak gerekir. Solunum yoluyla alınan bu ilaçların özellikle kalp ve dolaşım sistemi üzerinde ciddi olumsuz etkileri vardır. Hastaların anesteziden uyanmaları bu ilaçlar kullanılırsa çok uzun sürer ve bulantı-kusma gibi istenmeyen rahatsızlıklara sebep olurlar. (anestezi kremi)
40'lı yıllardan sonra bir çok yeni anestezi ilaçları elde edilmiştir. Bu ilaçlar daha kısa etkili daha güçlü ilaçlardır. Böylece daha az dozlar kullanarak anestezi sağlamak mümkün olmuştur. Doz az olunca ilaca bağlı yan etkilerin görülmesi olasılığı çok azalır. Yeni ilaçların kısa etkili olmaları bu ilaçların bir arada kullanılmasına ve böylece dozlarda azalma sağlanırken daha güçlü anestetik etki elde edilmesine olanak sağlamıştır. Bugün dengeli anestezi yöntemi olarak adlandırılan bu yöntem anestezi uzmanına hastanın sağlık durumuna göre en uygun ilaçları ve dozları seçme olanağı sağlamıştır. Böylece aşırı miktarda ilaç verme zorunluluğu ortadan kalkmıştır.
70'li yıllardan sonra anestezi sırasında yeni aletler kullanılmaya başlanmıştır. Bu aletler kullanıma girinceye kadar anestezi altındaki hastalar elle nabız sayılarak ve gerektiğinde stetoskop ile kalp sesleri dinlenerek kontrol edilirdi. Şimdi kullanılan ve monitör denilen aletler ile hastaların EKG bulguları, kalp atım sayıları, nabız sayıları, vücut ısıları, kan oksijen ve karbondioksit değerleri, verilen anestezi ilacının akciğerlerdeki miktarları ve daha başka hayati açıdan önem taşıyan bulguları sürekli izlenmektedir. Böylece o zamana kadar adeta gözü kapalı olarak verilen anestezi şimdi gözü açık verilir hale gelmiştir.
Uyanma odaları anestezinin günümüzde daha güvenli hale gelmesini sağlayan diğer önemli bir faktördür. Hastanın uyanması ve ameliyat masasından kalkması ile anestezi sona ermez. Hastaların servislere geri gön-derilebilmesi için anestezide kullanılan ilaçların tehlikeli etkilerinden tamamen arınmış olmaları gerekir. İlaçlar ne kadar kısa etkili de olsalar zararsız hale gelebilmeleri için belli bir zamana gereksinim vardır. Bu zaman uyanma odaları denen ve ameliyathanelerin olduğu mekanda oluşturulan bir yerde hastaların bir süre bekletilmeleri ile sağlanır. Hastalar uyanma odalarında yine yakından izlenir, tamamen kendilerine gelmeleri sağlanır, ağrı kesici tedavi planlanır, başlatılır ve ondan sonra servislere gönderilir. Böylece erken dönemde ortaya çıkabilecek yan etkilerin gözden kaçması önlenmiş olur.
Anestezi Uzmanları Hakkında Bilgiler
Anestezi ve Anestezi Uzmanı Hakkında Bilgiler
Ülkemizde anestezi uzmanı; tıp fakültesini bitirdikten sonra en az. dört yıl anestezi konusunda uzmanlık eğitimi almış ve eğitiminin sonunda yapılan sınavı başarı ile vererek ülkemizdeki adı ile ANESTEZİ VE RE ANİMASYON diplomasına hak kazanmış hekimdir. Eğilimi içerisinde hem anestezi hem de reanimasyon konulan ağırlıklı olarak yer alır.
Anestezi verilmesi sırasında anestezi uzmanının işi bazen bir kişinin yetişemeyeceği kadar çok olabilir. Bu gibi durumlarda kendisine özel olarak eğitilmiş teknisyenler veya eğitilmekte olan asistanlar yardım edebilir. Anestezi uzmanı her zaman beyin görevini yürütür, her durumda kontrolü elinde tutar. Yardımcıları onun talimatlarını yerine getirir. Yardımcılar ayrıca anestezide kullanılan bir çok aleti kullanılmadan önce kontrol eder, kullanıma hazır hale getirirler. Arızalı olanların yanlışlıkla kullanılmalarına engel olurlar ve ilaçlan serumları, tansiyon aletini, tüpleri, sondaları kullanıma hazırlarlar. Özellikle anestezinin başında veya sonunda anestezi uzmanının yanında yer alırlar. Anestezi sona erince hastayı uyanma odasına beraber götürerek oradaki görevliye devrederler. Başarılı bir anestezi uygulaması için iyi bir yardımcı son derece önemlidir.
Ameliyat bir ekip uygulamasıdır. Bu ekip içerisinde cerrah, cerrahi asistanı, anestezi uzmanı, anestezi teknisyeni veya asistanı, ameliyat hemşiresi, ameliyathane personeli, uyanma odası görevlisi gibi her zaman görünmese de, daima perdenin arkasında yer alan, işinin ehli, oldukça geniş bir kadro vardır. Cerrahi asistanı gibi anestezi asistanı da bu kadronun önemli elamanlanndan biridir.
Anestezi Uzmanları ve Faaliyetleri
Anestezi uzmanı ameliyat kararı verilen hastalarda ameliyat öncesi dönemden başlayarak ameliyat sırasında ve sonrasında hastaların cerrahi dışında kalan tüm sorunlarıyla ve onların tedavisi ile uğraşır. Günümüzde anestezi uzmanlarının ameliyathane dışında da önemli görevleri vardır. Bunlar içerisinde yoğun bakım hekimliği, ağrı tedavisi ile ilgili hekimlik uygulamaları ve acil hekimlikte hayat kurtarıcı girişimler ve tedaviler yer alır. Bu nedenle uzmanlık dalının adı anestezi ve reanimasyon uzmanlığıdır. Bazı ülkelerde anestezi ve reanimasyon hekimlikleri ayrı birer uzmanlık dalı olarak ayrılmıştır. Ülkemizde son çıkarılan uzmanlık tüzüğü ile "yoğun bakım yan dal uzmanlığı" adı altında bazı ana uzmanlık dallarına bu arada anestezi ve reanimasyon uzmanlık dalına yoğun bakım uzmanlık hakkı tanınmıştır.
Anastezi uzmanının görevi ameliyat olacak hastalar için ameliyat kararı verildiği andan itibaren başlar. Bu görevleri şöyle sıralayabiliriz:
Aneztezi uzmanı ameliyat öncesi dönemde hazırlığa başlar. Hastayı muayene eder, gerekli görür ise bazı laboratuar tetkikleri ve kardiyoloji veya solunum hastalıkları gibi diğer tıp dallarından hasta hakkında görüş ister. Ameliyat sırasında gerek hastaya bağlı nedenlerden gerekse cerrahi nedenlerden doğabilecek sorunları ve önlemlerini belirleyerek anestezi planını yapar. Bu planlama safhası son derece önemlidir. Ameliyatta karşılaşılacak birçok istenmeyen olay bu sayede önlenir. İyi bir planlamaya rağmen yine de ameliyat sırasında veya sonrasında özellikle kalp, dolaşım, solunum gibi önemli organ ve sistemlere ait sorunlar ortaya çıkabilir. (günübirlik anestezi)
Bu sorunların da teşhis ve tedavisini anestezi uzmanı üstlenir. Nihayet ameliyat sonrasında görülen ameliyat ağrısını durdurmak ve hastaya ağrısız rahat ve konforlu bir iyileşme dönemi sağlamak da anestezi uzmanın görevleri arasında yer alır. (dissosiyatif anestezi)
Öte yandan tıpta günümüzde ameliyat ile ilgisi olmayan, ancak uygulanması sırasında hastalara sıkıntılı anlar yaşatan bronkoskopi, gastroskopi, kolonoskopi vb. girişimler yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu girişimler sırasında hastaların sıkıntıları ya anestezi ya da sedasyon işlemleri ile ortadan kaldırılabilir. Bu nedenle anestezi uzmanları yukarıda örnekleri verilen işlemler ve bazı tomografi ve MR (Manyetik Rezonans) gibi hareketsiz kalmayı gerektiren teşhis amaçlı işlemler için anestezi veya sedasyon uygulamalarında da görev alırlar.
Anestezi uzmanları eğitimleri sırasında aldıkları reani-masyon ile ilgili bilgileri yoğun bakım bilim dalı sınırları içerisinde tüm tıp dallarının ağır hastalarım tedavi etmek amacıyla uygularlar. Bunlar arasında kalbi duran hastaların kalplerini tekrar çalıştırmak, solunumu bozulan hastaların solunumlarını suni solunum cihazları kullanarak veya kullanmayarak düzeltmek, komadaki veya ağır şok tablosu içerisindeki hastaların bakım ve tedavilerini düzenlemek gibi hayati müdahaleler bulunur.
Ülkemizde anestezi uzmanı; tıp fakültesini bitirdikten sonra en az. dört yıl anestezi konusunda uzmanlık eğitimi almış ve eğitiminin sonunda yapılan sınavı başarı ile vererek ülkemizdeki adı ile ANESTEZİ VE RE ANİMASYON diplomasına hak kazanmış hekimdir. Eğilimi içerisinde hem anestezi hem de reanimasyon konulan ağırlıklı olarak yer alır.
Anestezi verilmesi sırasında anestezi uzmanının işi bazen bir kişinin yetişemeyeceği kadar çok olabilir. Bu gibi durumlarda kendisine özel olarak eğitilmiş teknisyenler veya eğitilmekte olan asistanlar yardım edebilir. Anestezi uzmanı her zaman beyin görevini yürütür, her durumda kontrolü elinde tutar. Yardımcıları onun talimatlarını yerine getirir. Yardımcılar ayrıca anestezide kullanılan bir çok aleti kullanılmadan önce kontrol eder, kullanıma hazır hale getirirler. Arızalı olanların yanlışlıkla kullanılmalarına engel olurlar ve ilaçlan serumları, tansiyon aletini, tüpleri, sondaları kullanıma hazırlarlar. Özellikle anestezinin başında veya sonunda anestezi uzmanının yanında yer alırlar. Anestezi sona erince hastayı uyanma odasına beraber götürerek oradaki görevliye devrederler. Başarılı bir anestezi uygulaması için iyi bir yardımcı son derece önemlidir.
Ameliyat bir ekip uygulamasıdır. Bu ekip içerisinde cerrah, cerrahi asistanı, anestezi uzmanı, anestezi teknisyeni veya asistanı, ameliyat hemşiresi, ameliyathane personeli, uyanma odası görevlisi gibi her zaman görünmese de, daima perdenin arkasında yer alan, işinin ehli, oldukça geniş bir kadro vardır. Cerrahi asistanı gibi anestezi asistanı da bu kadronun önemli elamanlanndan biridir.
Anestezi Uzmanları ve Faaliyetleri
Anestezi uzmanı ameliyat kararı verilen hastalarda ameliyat öncesi dönemden başlayarak ameliyat sırasında ve sonrasında hastaların cerrahi dışında kalan tüm sorunlarıyla ve onların tedavisi ile uğraşır. Günümüzde anestezi uzmanlarının ameliyathane dışında da önemli görevleri vardır. Bunlar içerisinde yoğun bakım hekimliği, ağrı tedavisi ile ilgili hekimlik uygulamaları ve acil hekimlikte hayat kurtarıcı girişimler ve tedaviler yer alır. Bu nedenle uzmanlık dalının adı anestezi ve reanimasyon uzmanlığıdır. Bazı ülkelerde anestezi ve reanimasyon hekimlikleri ayrı birer uzmanlık dalı olarak ayrılmıştır. Ülkemizde son çıkarılan uzmanlık tüzüğü ile "yoğun bakım yan dal uzmanlığı" adı altında bazı ana uzmanlık dallarına bu arada anestezi ve reanimasyon uzmanlık dalına yoğun bakım uzmanlık hakkı tanınmıştır.
Anastezi uzmanının görevi ameliyat olacak hastalar için ameliyat kararı verildiği andan itibaren başlar. Bu görevleri şöyle sıralayabiliriz:
Aneztezi uzmanı ameliyat öncesi dönemde hazırlığa başlar. Hastayı muayene eder, gerekli görür ise bazı laboratuar tetkikleri ve kardiyoloji veya solunum hastalıkları gibi diğer tıp dallarından hasta hakkında görüş ister. Ameliyat sırasında gerek hastaya bağlı nedenlerden gerekse cerrahi nedenlerden doğabilecek sorunları ve önlemlerini belirleyerek anestezi planını yapar. Bu planlama safhası son derece önemlidir. Ameliyatta karşılaşılacak birçok istenmeyen olay bu sayede önlenir. İyi bir planlamaya rağmen yine de ameliyat sırasında veya sonrasında özellikle kalp, dolaşım, solunum gibi önemli organ ve sistemlere ait sorunlar ortaya çıkabilir. (günübirlik anestezi)
Bu sorunların da teşhis ve tedavisini anestezi uzmanı üstlenir. Nihayet ameliyat sonrasında görülen ameliyat ağrısını durdurmak ve hastaya ağrısız rahat ve konforlu bir iyileşme dönemi sağlamak da anestezi uzmanın görevleri arasında yer alır. (dissosiyatif anestezi)
Öte yandan tıpta günümüzde ameliyat ile ilgisi olmayan, ancak uygulanması sırasında hastalara sıkıntılı anlar yaşatan bronkoskopi, gastroskopi, kolonoskopi vb. girişimler yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu girişimler sırasında hastaların sıkıntıları ya anestezi ya da sedasyon işlemleri ile ortadan kaldırılabilir. Bu nedenle anestezi uzmanları yukarıda örnekleri verilen işlemler ve bazı tomografi ve MR (Manyetik Rezonans) gibi hareketsiz kalmayı gerektiren teşhis amaçlı işlemler için anestezi veya sedasyon uygulamalarında da görev alırlar.
Anestezi uzmanları eğitimleri sırasında aldıkları reani-masyon ile ilgili bilgileri yoğun bakım bilim dalı sınırları içerisinde tüm tıp dallarının ağır hastalarım tedavi etmek amacıyla uygularlar. Bunlar arasında kalbi duran hastaların kalplerini tekrar çalıştırmak, solunumu bozulan hastaların solunumlarını suni solunum cihazları kullanarak veya kullanmayarak düzeltmek, komadaki veya ağır şok tablosu içerisindeki hastaların bakım ve tedavilerini düzenlemek gibi hayati müdahaleler bulunur.
Anestezi Nedir ?
Anestezi Nedir?
Anestezi her türlü hissin ortadan kaldırıldığı hal anlamına gelen Latince kökenli bir kelimedir. Tüm Dünyada başlıca ameliyatlarda ağrı duyusunun ortadan kaldırıldığı tıbbi işlemi anlatmak için kullanılmaktadır. Bir zamanlar aynı amaçla yine Latince kökenli olan Narkoz kelimesi de kullanılmıştır. Narkoz uyku hali anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi ameliyatlarda ağrının ortadan kaldırılması her zaman uyku eşliğinde gerçekleşmez. Bazı ameliyatlar ameliyat bölgesinin lokal anestetik denilen ilaçlar ile uyuşturulması sonucu da yapılabilir. Bu nedenle narkoz kelimesi yerini daha genel amaçlı olan anestezi kelimesine bırakmıştır. Bu nedenle anestezi başlıca iki şekilde yapılabilir. Birincisi tüm vücutta ağrının ortadan kaldırıldığı ve uyku eşliğinde oluşturulan genel anestezi, diğeri vücudun ameliyat edilecek bölgesinin uyuşturulması ile oluşan ve genel olarak uyku eşliğinde olmayan lokal anestezidir. (Anestezi Ppt)
Her iki anastezi şeklinde de anestezi, anestetik denilen bazı özel ilaçların kullanılması ile oluşturulur. Bu ilaçlar çeşitli mekanizmalar ile ameliyat bölgesinden kalkan uyaranların ağrı şeklinde duyulmasına aracılık eden omurilik ve beyindeki merkezlere iletilmesini ya engeller (lokal anestetikler) ya da şiddetlerini azaltarak iletir (genel anestetikler). Yani ağrı meydana geldiği yerde yok edilmez, sadece ağrının duyulması, hissedilmesi, hisse-dilse bile ağrı olarak algılanması önlenir. Anestezi ilacının etkisi azalmaya başlayınca normal duyum tekrar geri gelmeye başlar.
Aneztezide kullanılan ilaçlar genellikle tıpta kullanılan ilaçlar içerisinde en tehlikeli grubu oluşturur. Bu nedenle anestezinin, bu konunun uzmanları tarafından verilmesi önem kazanmaktadır.
Anestezi her türlü hissin ortadan kaldırıldığı hal anlamına gelen Latince kökenli bir kelimedir. Tüm Dünyada başlıca ameliyatlarda ağrı duyusunun ortadan kaldırıldığı tıbbi işlemi anlatmak için kullanılmaktadır. Bir zamanlar aynı amaçla yine Latince kökenli olan Narkoz kelimesi de kullanılmıştır. Narkoz uyku hali anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi ameliyatlarda ağrının ortadan kaldırılması her zaman uyku eşliğinde gerçekleşmez. Bazı ameliyatlar ameliyat bölgesinin lokal anestetik denilen ilaçlar ile uyuşturulması sonucu da yapılabilir. Bu nedenle narkoz kelimesi yerini daha genel amaçlı olan anestezi kelimesine bırakmıştır. Bu nedenle anestezi başlıca iki şekilde yapılabilir. Birincisi tüm vücutta ağrının ortadan kaldırıldığı ve uyku eşliğinde oluşturulan genel anestezi, diğeri vücudun ameliyat edilecek bölgesinin uyuşturulması ile oluşan ve genel olarak uyku eşliğinde olmayan lokal anestezidir. (Anestezi Ppt)
Her iki anastezi şeklinde de anestezi, anestetik denilen bazı özel ilaçların kullanılması ile oluşturulur. Bu ilaçlar çeşitli mekanizmalar ile ameliyat bölgesinden kalkan uyaranların ağrı şeklinde duyulmasına aracılık eden omurilik ve beyindeki merkezlere iletilmesini ya engeller (lokal anestetikler) ya da şiddetlerini azaltarak iletir (genel anestetikler). Yani ağrı meydana geldiği yerde yok edilmez, sadece ağrının duyulması, hissedilmesi, hisse-dilse bile ağrı olarak algılanması önlenir. Anestezi ilacının etkisi azalmaya başlayınca normal duyum tekrar geri gelmeye başlar.
Aneztezide kullanılan ilaçlar genellikle tıpta kullanılan ilaçlar içerisinde en tehlikeli grubu oluşturur. Bu nedenle anestezinin, bu konunun uzmanları tarafından verilmesi önem kazanmaktadır.
22 Haziran 2011 Çarşamba
Ayak Tarağı Kemikleri
Ayak Tarağı Kemikleri
Metatars da denen, ayaktarağı kemikleri, metakarplar gibi beş tane olup, içten dışa doğru, I, II, III, IV, V inci numara ile adlandırılır. Bunların bir cismi ile ön arka ikişer ucu vardır.
Birincisine birinci metatars denir. Bu; en kalın ve en kısalarıdır. Arka ucunda biri iç, diğeri dış olmak üzere iki tüberkül gösterir ki dıştaki, ikinci metatarsa doğru ilerler. Baş adını alan ön ucunun alt yüzünde çok kere bulunan iki susamsı kemik için eklem yüzleri bulunur. Arkada birinci metatars, birinci konik ve ikinci metatarsla eklem yapar.
İkinci metatars, en uzunları olup, arkada ve önde hizayı aşmıştır.
Arkadan I, 2, 3 üncü konik kemikler ve 1, 3 üncü metatarsla eklem yapar.
Üçüncü metatars, arkadan üçüncü konik ile ve yandan komşuları ile eklem yapar.
Dördüncü metatars, arkadan zar kemik, yandan hem komşuları ile hem de üçüncü konik ile eklem yapar.
Beşinci metatars, arkadan zarla eklem yapmakla beraber dış ve arka yanında, beşinci metatars çıkıntısı denilen ve dışarıdan kolay bulunan, aynı zamanda ayağın ortasını işaret eden kuvvetli bir çıkıntı gösterir.
Kemikleşme; Metakarplar, gibi, her metatarsın cismi ve arka ucu için bir ilkel kemikleşme noktası ve ön ucu için de bir ikincil noktası vardır. Yalnız birinci metatarsın cismi ve ön ucu için bir ilkel nokta, arka ucu için de bir ikincil nokta vardır.
Ayak parmakları kemikleri
El parmaklarının aynı olup, farkları onlardan daha küçük ve ince olmalarıdır. Yalnız ayak başparmağının falanksları çok daha iridir.
Ayak susamsı kemikleri
Bunlar daima kemiklerin taban yüzlerinde olup, iki tanesi her zaman vardır. Birinci metatarsın başının alt yüzünde iki susamsı kemik vardır. Bunların biri, içyandaki öbüründen küçük olup, her ikisi de yumurtamsı biçimdedir.
Bazı kere de ayak başparmağının iki falanksı arasındaki eklemde bir ufak susamsı kemik bulunabilir.
Bunlardan başka ikinci ve beşinci ayak parmağının metatarsları ile dizileri arasındaki eklemlerde de nadir olmak üzere bir veya iki susamsı kemik görülebilir.
Metatars da denen, ayaktarağı kemikleri, metakarplar gibi beş tane olup, içten dışa doğru, I, II, III, IV, V inci numara ile adlandırılır. Bunların bir cismi ile ön arka ikişer ucu vardır.
Birincisine birinci metatars denir. Bu; en kalın ve en kısalarıdır. Arka ucunda biri iç, diğeri dış olmak üzere iki tüberkül gösterir ki dıştaki, ikinci metatarsa doğru ilerler. Baş adını alan ön ucunun alt yüzünde çok kere bulunan iki susamsı kemik için eklem yüzleri bulunur. Arkada birinci metatars, birinci konik ve ikinci metatarsla eklem yapar.
İkinci metatars, en uzunları olup, arkada ve önde hizayı aşmıştır.
Arkadan I, 2, 3 üncü konik kemikler ve 1, 3 üncü metatarsla eklem yapar.
Üçüncü metatars, arkadan üçüncü konik ile ve yandan komşuları ile eklem yapar.
Dördüncü metatars, arkadan zar kemik, yandan hem komşuları ile hem de üçüncü konik ile eklem yapar.
Beşinci metatars, arkadan zarla eklem yapmakla beraber dış ve arka yanında, beşinci metatars çıkıntısı denilen ve dışarıdan kolay bulunan, aynı zamanda ayağın ortasını işaret eden kuvvetli bir çıkıntı gösterir.
Kemikleşme; Metakarplar, gibi, her metatarsın cismi ve arka ucu için bir ilkel kemikleşme noktası ve ön ucu için de bir ikincil noktası vardır. Yalnız birinci metatarsın cismi ve ön ucu için bir ilkel nokta, arka ucu için de bir ikincil nokta vardır.
Ayak parmakları kemikleri
El parmaklarının aynı olup, farkları onlardan daha küçük ve ince olmalarıdır. Yalnız ayak başparmağının falanksları çok daha iridir.
Ayak susamsı kemikleri
Bunlar daima kemiklerin taban yüzlerinde olup, iki tanesi her zaman vardır. Birinci metatarsın başının alt yüzünde iki susamsı kemik vardır. Bunların biri, içyandaki öbüründen küçük olup, her ikisi de yumurtamsı biçimdedir.
Bazı kere de ayak başparmağının iki falanksı arasındaki eklemde bir ufak susamsı kemik bulunabilir.
Bunlardan başka ikinci ve beşinci ayak parmağının metatarsları ile dizileri arasındaki eklemlerde de nadir olmak üzere bir veya iki susamsı kemik görülebilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)